Putin-Macron görüşmesinin atlanan detayı: Mali'deki Wagnerciler
1945’in temmuz ayındaki Potsdam Konferansında Sovyet lideri Stalin, dönemin ABD Başkanı Harry Truman ve Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill’den Libya’nın himayesinin Birleşmiş Milletler’e verilmesi ve bu yolla Libyalıların, İtalyan sömürge yönetiminin geri dönme tehlikesinden korunmasını istemişti.
Churchill, İtalyanların geri dönmesinden yanaydı ve Truman’ın Dışişleri Bakanlığı da aynı görüşteydi. Fakat Truman, Washington’un savaş sırasında Libya’nın bağımsız olacağına dair vaadinden caymış gibi görünmek istemedi.
Devamında Sovyetler, ABD Hava Kuvvetleri’nin Afrika’yı SSCB’ye karşı bir nükleer üs haline getirmesine de itiraz etmedi.
Ancak 1 Eylül 1969’da Muammer Kaddafi kralı devirip Wheelus Hava Üssü’nü kapattığına aralarında “Moskva” uçak gemisinin de yer aldığı 70 gemiden oluşan Sovyet filosu, Girit ve Libya kıyıları arasına gönderilerek Kaddafi, ABD ve İngiliz müdahalesinden korundu.
Bugün…
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2011’in mart ayında, eski Başbakan Dmitriy Medvedev’in Libya’yı hedef alan ve Kaddafi’nin cesedine tecavüz edilmesiyle neticelenen NATO müdahalesine karşı çıkma konusunda gereken performansı göstermediğinden yakınmıştı.
Anglo-Amerikan ve Avrupalı medya bugün Kremlin’i “Putin’in aşçıbaşısı” diye bahsedilen Rus sermayedar Yevgeniy Prigojin ile ilişkilendirilen özel güvenlik şirketi Wagner aracılığıyla Mali ve diğer Afrika ülkelerine müdahalede bulunmakla suçluyor.
2 gün önce Putin ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasında gerçekleşen görüşmede ve sonrasındaki ortak basın toplantısında Mali gündemi, Ukrayna nedeniyle geri planda kaldı ama önemliydi.
Soru-cevap kısmında Fransız gazetecilerden biri Putin’e, “Mali’ye gelince, hükümetinizin Mali’deki paralı askerlerle herhangi bir bağı olmadığını söyleyebilir misiniz?” diye sordu. Putin’in yanıtı şuydu:
“Her şeyden evvel Cumhurbaşkanı Macron, bu konuyu defalarca gündeme getirdi, onunla görüştük ve bu konudaki tutumumuzu biliyor. Rus hükümeti veya Rus devletinin Mali’de faaliyet gösteren şirketlerle herhangi bir ilişkisi yok. Bildiğimiz kadarıyla Mali liderliğinin bu şirketlerin ticari faaliyetleri hakkında da şikayeti yok. Mali eğer öyle tercih ettiyse şirketlerimizle çalışmak hakkıdır. Ancak — bunu bu basın toplantısından sonra Cumhurbaşkanı Macron ile konuşacağım — Rusya devletinin bununla hiçbir ilgisi olmadığını belirtmek isterim”.
Macron da konuyla alakalı şunu söyledi:
“Wagner grubuna gelince, Devlet Başkanı’nın yanıtı çok açık. Fransa, yalnızca devletleri ve terörle mücadeleyi tanır. Bu nedenle terörle mücadele konusundaki kararlarımızı egemen devletler bazında ve bölgeyle yakın koordinasyon içinde alıyoruz. Burada ECOWAS ve Afrika Birliği’ne danışıyoruz”.
Barkhane Harekatı ve Wagner’i Mali’ye getirten süreç
Son birkaç yıldır Fransa, Batı Afrika’daki eski nüfuzunu hızla kaybediyor. Yine birkaç yıldır da buradaki yönetimlerden Rusya’ya şükran mesajları gidiyor.
Mevcut durumun Paris’te hüsrana neden olduğu açık. Mali’de önce geçen yıl darbe oldu, bu ayın başında da Fransız Büyükelçi Joel Meyer sınır dışı edildi. Ve Batı medyasına göre, “özel güvenlik şirketlerine bağlı” birkaç yüz Rus da Mali’ye ayak bastı.
Benzer bir durum Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de yaşandı ama Mali’deki mesele biraz farklı. Orta Afrika’da bir iç çatışma yumağı vardı. Mali’de ve diğer bir dizi komşu ülkede [Burkina Faso, Nijer] ise, eski El Kaide ve IŞİD unsurlarının istilası söz konusu.
Mali nüfusu birbiriyle alakasız iki etnik gruptan oluşuyor. Ülkenin güneyinde ve ortasında Zenciler [Mandika, Fulbe, Bambara ve diğer kabileler] ve kuzey çölünde Tuaregler var. Nüfusun yarısından fazlası ülkenin güneyinde yaşarken Tuaregler [nüfusun yaklaşık yüzde 10’u] çölün büyük bir alanını işgal ediyor.
Ayrıca Tuaregler uzun zamandır bağımsızlık talep ediyordu, bu talep sonra özerkliğe evrildi ve Bamako idaresine karşı silahlı ayaklanma başlattılar. Fakat son yıllarda, komşu topraklardan akın eden cihatçılar, Libya ve Mali’deki etnik grupları birleştirmiş oldu.
Tuareg liderleri, silahlı ayaklanmaya son verdi ve hükümetten, cihatçılara karşı yardım istedi. IŞİD’in 2014’te Musul’u istila etmesine benzeyen bir durum oluştu.
Mevcut savaş çöl bölgesinde sürüyor; cihatçılar, alışıldık baskın taktiklerini kullanıp elde etmenin imkansız olduğu Libya çölüne çekiliyorlar. Buna ek olarak, cihatçılar, Diré Cercle’a ve daha sonra Timbuktu’ya giden tek otoyolda düzenli olarak Mali ordusuna pusu kuruyor.
Wagner’in Mali’ye teşrifi, Fransa ve Barkhane Harekatının manzara karşısında pasif kalmasıyla ilgili. Örneğin Letonya, Mali’ye harekat kapsamında sadece 4, Estonya 50 asker gönderdi.
Fransızların tavrı eskiden böyle değildi. 2013’ün ocak ayında Serval Harekatının ilk evresinde Fransızlar savaş uçaklarını aktif biçimde kullanmıştı. Mali’nin kuzeydoğusunda hareket eden her cisim Mirage ve Rafale’lerle bombalanmıştı.
Sonra 500 paraşütçü ve neredeyse tüm Mali ordusunu Timbuktu’ya taşıdılar. Cihatçılar bu baskıya dayanamadı ve şubat ayında Fransızlar, Timbuktu’yu ele geçirdi. O zaman buraya inşa ettikleri üste şimdi Ruslar var.
Dünkü ve bugünkü cihatçı akınının 2011’deki NATO müdahalesinin bir meyvesi olduğunu söylemeye gerek yok. Hepsi de iyi eğitimli ve iyi silahlara sahip.
Fransa’nın Sahel bölgesinde aldığı ilk darbe, 2013’ün ocak ayında Kona savaşı sırasında bir helikopterin cihatçılar tarafından düşürülmesi oldu. Barkhane Harekatının başlamasının müsebbibi de bu hadise oldu.
Paris’in planı; Çad, Mali, Burkina Faso, Moritanya, Senegal ve Fildişi Sahili’nin askeri üslerle ablukaya alınması ve cihatçıların erzaktan yoksun bırakılarak boğulması yönündeydi. Fakat bu kadar büyük çaplı bir operasyon için Barkhane Harekatına katılan ülkelerden gelen takviye çok çok düşük kaldı.
Hatta, harekatın başındaki General Pierre de Villiers, harekatın genişletilmesi ve taktiklerin değiştirilmesi konusunda Elysee Sarayı’nı çok zorladı ama destek alamadı ve nihayetinde istifa etti.
2019’un kasım ayında Fransızlar; Mali, Burkina Faso ve Nijer sınır kesişiminde operasyon başlattı. Ancak kum fırtınasında helikopterler kayboldu; ikisi birbiriyle çarpıştı ve 13 Fransız askeri öldü. Barkhane Harekatının pratikte işe yaramadığını gösteren hadiselerden biri de buydu.
Yetmezmiş gibi Fransa, bu kez Mali ordusunu (FAMA) eylemsizlikle suçlamaya başladı. Paris, Mali ordusunun muharebe kabiliyetini geliştirmek için parmağını bile kıpırdatmamıştı, hatta orduya yedek kuvvet muamelesi yapılmıştı.
Mali’nin yüzünü Moskova’ya döndüren şey, Paris’in bu tavrıydı. Ki Mali ordusu, ülkenin iktisadi koşulları da bilindiği üzere savaş tecrübesi zayıf olan ordusundan fazlaca kayıp verdi.
Wagnercilerin Mali’ye teşrif etmesine neden olan koşullar buydu ve sahadaki durum, bu hamlenin işe yaradığını gösteriyor.