Ukraynalı oligarkların zaferi ve yenilgisi
Ukraynalı oligarkların devri kapanıyor. 2014 Maydanından sonra Batılı şirketlerin ülkeyi dolu dizgin yağmalamasına olanak tanıyan AB ortaklık anlaşması hareket alanlarını fazlasıyla daraltmıştı ve 24 Şubat’tan bugüne de 30 yıldır ilmek ilmek kurdukları saadet zincirleri birer birer çöküyor.
Ama hala kasalarında torunlarının torunlarını doyuracak kadar para kaldığı doğru.
Geçen yıllarda Andrey Derkaç’ın yayımladığı tape’lere de bakılacak olursa Maydan ayaklanmasının getirdiği Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko — ki o da ülkenin en zenginlerinden biriydi — Batı’nın emirlerine sorgusuz sualsiz boyun eğdi ve ülkeyi, Biden ailesi ve Amerikan oligarklarının lunaparkına çevirdi.
Ve Ukraynalı sermayedarlar, 2019’da göreve gelen Vladimir Zelenskiy’den umutluydu; zira Poroşenko gibi bir kurda kıyasla kontrol altında tutulması çok daha kolay biriydi.
Yedi boyar bir araya gelip Zelenskiy’in edilgen varlığını kullanarak yeni bir oligarşik yapı oluşturmaya niyetlendi ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Uymadı çünkü Kiev’deki Amerikan elçiliği son 5 senede soygunlara bizzat nezaret eden bir tür mega holdinge dönüşmüştü.
FinCEN sızıntıları
2020’nin sonbahar aylarında BuzzFeed, ABD Hazine Bakanlığı’nın kara para aklamayı ve ilgili mali suçları denetleyen Mali Suçlar Uygulama Ağı’ndan (FinCEN) bir dizi belge sızdırdı.
Sızan verilere göre Andrey Kluyev, Dmitriy Firtaş, İgor Kolomoyskiy, Pyotr Poroşenko ve Rinat Ahmetov gibi isimler, ABD ve Avrupa’daki en büyük bankalar üzerinden son 20 yılda yaklaşık 2 trilyon dolardan fazla para aklamış.
Fakat yeni gibi görünen bu bilgilerden Maydan’dan sonra kurulan Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU) ve Uzman Yolsuzlukla Mücadele Savcılığı (SAP) gibi yapılar elbette haberdardı. Bu haber muhataplarına gözdağıydı.
Ve Kovid salgını, Ukraynalı sermayedarların zararlarına zarar ekledi; metalurji fabrikaları zarar etmeye, kömür madenleri birer birer kapanmaya başladı. Nedeni de belliydi; bu mafya artığı zenginler Sovyetlerin dağılmasından sonra çöktükleri fabrika ve maden işleme tesislerine son 30 yıl boyunca tek kuruş yatırım yapmamıştı ve demode Ukrayna sanayisi, artık Çin ile rekabet edemez hale gelmişti.
Maydan’ı desteklediler, Yanukoviç döneminde ülkeye nüfuz eden Rus oligarkları ve Dmitriy Firtaş gibi ortaklarını ülkeden kovunca rahatlayacaklarını düşündüler ama onların boşalttığı yeri Batılı ulusötesi şirketler doldurdu.
“Yanukoviç’in çocukları”
2020’nin kasım ayında Ukrayna Anayasa Mahkemesi, Artem Sıtnik’in NABU şefliğine atanmasını ve “yolsuzlukla mücadele reformlarını” anayasaya aykırı ilan etti. Zelenskiy, mahkemenin yargıçlarını “Yanukoviç’in çocukları” olarak anıyordu. Maydan’dan sonra içi boşaltılamayan sayılı kurumlardan biri.
Gerekçe açıktı; ülkede yolsuzluk soruşturmalarını yürüten en yüksek teşkilatın başında olan Sıtnik, 2019’da Rovno Temyiz Mahkemesi’nde görülen davada yolsuzluktan hüküm giymişti ve her nasılsa görevden alınmamıştı.
Hatta dönemin Adalet Bakanı Denis Malyuska, NABU’nun hangi bakanlığa ya da kuruma bağlı olduğunu bilmediğini söylemişti. Bilmemesi normal, bizzat Washington tarafından kurulmuştu. Ülkedeki yolsuzluk tahkikat süreçlerini tekelinde tutan kurum, ABD’nin Kiev Büyükelçiliği’nden hibe desteği de alıyor.
28 Ekim’de de Amerikan kamu yayın kurumu Radio Svoboda, Tupitskiy’in 2018 yılında Kırım Yalta yakınlarında 126 metrekarelik bir havuzlu villa satın aldığına ilişkin “delilleri” yayımladı. Zamanlama manidar; Tupitskiy Washington’un emir erlerini hedef alır almaz Amerikan basını suç delillerini “ifşa ederek” Tupitskiy’e karşı kamuoyu oluşturmaya başladı.
Karar sonrasında Devlet Başkanı Zelenskiy, Rada’ya [parlamento] Anayasa Mahkemesi’nin feshedilmesine ilişkin bir yasa taslağı sundu. Fakat anayasa uyarınca Rada’nın buna yetkisi yoktu.
Anayasa Mahkemesi, karar yüzünden Avrupa Birliği’nden eleştiri aldı; sorunun çözümüne yönelik benimsenen yaklaşımı “onaylamadıklarını” öne sürdüler. Mahkeme, kısa vadeli bir zafer kazanmıştı ve bir adım sonrasında dil yasasının anayasaya aykırılığını gündeme getirdi.
Buna cevaben Devlet Soruşturma Dairesi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Aleksandr Tupitskiy’e “devlete ihanet” ve “geçici olarak işgal edilen Kırım’da arazi aldığı” suçlamasıyla soruşturma başlattı.
25 Aralık’ta Zelenskiy, Fokus portalına verdiği mülakatta tüm kartlarını açtı ve yaptığının fiilen darbe olduğunu dolaylı olarak itiraf etti:
“NABU ile başladılar. Usulca başladılar: NABU’yu kapatmadılar ama Devlet Başkanı’nın o kurumun başkanını atayıp atayamayacağını sorguladılar. Ardından Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Ajansı’na [NAPC] döndüler, o zaman acilen durdurulmaları gerektiğini anladım. […] Tupitskiy’e ‘Toplumu ayrıştırmamak için toprak, bankacılık ve dil konularına müdahale etmemenizi rica ediyorum’ dedim. NAPC’den sonra ne olacağını biliyorduk; arazi, dil, bankalar… Yani bunların hepsi büyük bir operasyona maruz kalacaktır. Sonra Anayasa Mahkemesi’nin belirli kanunları yürürlükten kaldırmaya yönelik muhtemel adımlarına taş koyan bir karar aldım.”
Aynı mülakatta Zelenskiy, Tupitskiy’e “adam gibi davranmasını” ve istifa etmesini söyledi:
“Tupitskiy’in Anayasa Mahkemesi Başkanı olmaması gerektiğine inanıyorum. Mahkemenin re-organizasyonu bununla başlamalı. Tehdit bile etmiyorum. Devletle çatış, toplumla çatış, Rada ile çatış, Devlet Başkanı ile çatış… Bana öyle geliyor ki bunlar birinin görevden ayrılması için kafi.”
Tabii ki Zelenskiy, toprak reformu ve bankacılık sistemiyle ilgilenenin ABD yönetimi olduğunu söylemedi. Her halükarda Tupitskiy, kazanamayacağı bir savaşa girmişti.
Bir ara Tupitskiy ve beraberindekilere karşı protesto gösterisi düzenlenmiş, Anayasa Mahkemesi binasının camlarına prezervatif atılmıştı. Bununla beraber 9 Aralık 2021’de ABD Dışişleri Bakanlığı, Tupitskiy ve eşine yaptırım uygulayarak vize yasağı koydu.
Patron kim?
Böylelikle ABD, Ukrayna’da artık “patronun kim olduğunu” bir kez daha göstermiş oldu. Elde buna benzer birkaç emsal daha var.
2020’nin ekim ayının ortakalarında Sağlık Bakanı Maksim Stepanov, Rusya’dan bir koronavirüs aşısı satın alma ihtimalini dışlamadığını söyledi ve ABD’nin Ukrayna’daki Maslahatgüzarı Kristina Kvien derhal bakanı ayağına çağırdı.
Görüşmenin ardından elçiliğin Facebook sayfasından Ukrayna’nın Rus aşısı değil, Pfizer aşısı alacağını belirten bir mesaj yayımlandı.
Aynı dönem eski Stratejik İletişim Direktörü Dmitriy Kuleba, Huawei ile siber güvenlik ve telekomünikasyon alanlarında işbirliği muhtırası imzalayan Devlet Özel İletişim Servisi’ni eleştirmişti:
“Siber güvenliği güçlendirmek için bazı ortaklarla çalışıyoruz ve Ukrayna Devlet Özel İletişim ve Bilgi Koruma Servisi başkalarıyla muhtıra imzalıyor.”
Amerikalı ortaklar öfkeliydi ve sonuç olarak 16 Ekim’de Devlet Özel İletişim Servisi, web sitesinden ve sosyal ağlarından Huawei ile ortaklık hakkındaki bilgileri kaldırdı.
Konu burada kapanmadı. Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal’ın 20 Aralık’ta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Keith Krach ile yaptığı görüşmenin ardından Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ve diğer bazı bakanlıklar, binalarındaki tüm Huawei ekipmanlarını sökme kararı aldı.
Krach, basına verdiği beyanda bile kibarlık göstermedi ve Ukrayna’nın “akıllı şehir” yaratma projesini Huawei yerine Amerikan şirketi Cisco’yla yürütme kararı almasını “ha şöyle” şeklinde yorumladı.
Şu anda Ukrayna’nın tek kârlı sektörleri olan madencilik ve tarım, Amerikan ve Avrupalı tekellerin elinde ve Ukraynalı oligarklar çok daha az bir paya sahip.
2019 sonbaharında Altyapı Bakanlığı, Ukrayna limanlarının yabancı imtiyazlara devri için ihalelerin başladığını duyurmuştu; 2020 yazında ilk olarak Olviya limanı Katarlılara gitti. Aralık ortasında Vladislav Krikliy, dört yıl içinde Ukrayna’nın tüm limanlarını özelleştirmeyi planladıklarını açıkladı.
Yabancılara yurt dışına tahıl ihraç etmek için önce limanlar lazım. Sonra da ürünleri üreticiden limana teslim etmek için nehir taşımacılığına ihtiyaç var.
2020’nin aralık ayında Rada, bunun için “Ukrayna’nın İç Su Taşımacılığına İlişkin Kanun”u geçirdi. Böylelikle yabancı gemilerin ülkedeki nehirlerde serbestçe dolaşmasına izin veren devlet, gezilebilir hidrolik yapıları korumak ve restore etmekle yükümlü. Yani yabancı şirketlerin rahat rahat iş yapması için Ukrayna’nın kamu bütçesinden harcama yapılıyor.
Ve bu, EBRD kredileriyle 10 yılda nehir filosu inşa eden Ukrayna’nın en zengin tarım oligarkı Aleksey Vadaturskiy tarafından pek hoş karşılanmamıştı. Yabancı gemilerin iki kat daha ucuza yakıt aldıklarını ve Ukrayna’ya ÖTV ödemeden yakıt ikmali yapabildiklerini açıkladı. Kısacası Ukrayna mavnaları yabancı mavnalarla rekabet edemeyecek hale geldi.
İlişkiler derinleşti, dostluklar güçlendi ve artık soygunun ucu bucağı yok.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tupitskiy’e ne mi oldu? Bu yılın nisan ayında Viyana’ya kaçtı, mayıs ayında görev süresi sona erdi ve temmuz ayında hakkında Podolskiy Bölge Mahkemesinde görülen davada gıyaben tutuklama kararı çıkarıldı.